Amaç: Gebelikte psikosoyal sorunların önemli bir bölümü cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan cinsiyet tercihi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada fetüsün cinsiyeti ve yaşayan çocukların cinsiyeti ile gebeliğe bağlı anksiyete arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bu kesitsel çalışma, Türkiye'nin doğusunda bir üniversite hastanesinin kadın doğum polikliniklerinde 588 sağlıklı multipar gebe üzerinde yapılmıştır. Verilerin toplanmasında Tanımlayıcı Özellikler Formu ve Gebelik ile İlişkili Anksiyete Ölçeği -R2 kullanılmıştır. Veriler, tanımlayıcı istatistikler (sayı, yüzde, aritmetik ortalama ve standart sapma), ANOVA analizi, bağımsız örnekler t-testi, Pearson korelasyon katsayısı ve Çoklu Doğrusal regresyon analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmada yaşayan erkek çocuğun varlığı, yaşayan çocukların cinsiyeti, gebelik yaşı ve fetüsün cinsiyetinin gebeliğe bağlı anksiyete için önemli yordayıcıları olduğu belirlendi (R=0,352, R2=0,124, F=7,398, p<0,001). Araştırmamızın sonucunda fetüsün cinsiyeti ve yaşayan çocukların cinsiyetinin gebeliğe bağlı anksiyete için önemli bağımsız yordayıcılar olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Bu çalışmada erkek çocuk sahibi olma isteği ve erkek çocuk sahibi olma ile gebelik ile ilişkili anksiyete arasında ilişki tespit edilmiştir. Kadınların gebelik kaygısı üzerinde etkili olan cinsiyet tercihi gibi kültürel faktörlerin doğum öncesi bakım hizmetleri kapsamında değerlendirilmesi ve hemşireler/ebeler tarafından uygun müdahalelerin etkin ve bütüncül olarak sunulması ile bebek ve anne üzerindeki olumsuz etkiler önlenebilir. |
Objective: This study aimed at determining the relationship between the gender of fetus and gender of living children and pregnancy related anxiety. Method: This cross-sectional study, was conducted in the obstetrics polyclinics of a university hospital in the Eastern Turkey. The study was conducted on 588 healthy multipara pregnant women. The Descriptive Properties Form and Pregnancy Related Anxiety Questionnaire-R2 were used in data collection. The data was assessed using descriptive statistics (number, percentage distribution, arithmetic average and standard deviation), ANOVA analysis, independent samples t-test, Pearson correlation coefficient and Multiple Linear regression analysis. Results: In the study, it was determined that presence of living son, gender of living children, gestational age and gender of fetus were important predictors for the pregnancy-related anxiety (R=0.352, R2=0.124, F=7.398, p<0.001). It was determined that gender of fetus and gender of living children were important independent predictors for the pregnancy-related anxiety. Conclusions: In this study, the relationship of desire to have a son and having a son with pregnancy related anxiety was determined. Negative effects on the baby and mother can be prevented by evaluating cultural factors such as gender preference, which is effective on women's pregnancy anxiety, within the scope of antenatal care services and by providing appropriate interventions by nurses/midwives in an effective and holistic manner. |